RENKLİ OTURMALAR

Geçmişin buğulaşıp yok olmaya başlaması adamı rahatlatıyordu. Her bir anı sanki bir sabah camının üzerindeki buğu gibi, zamanın silgisel göreviyle yok olup gidiyordu. Eskiden takıntı haline getirdiği detaylar, artık gözüne önemsiz görünüyordu. Hayatında ilk defa hafiflik hissediyordu, sanki omuzlarından ağır bir yük kalkmış gibiydi. Kendisini olayların dışındaymış penceresinden görme yöntemi, en mantıklı yoldu adam için. Bu, terapistinin ona öğrettiği bir teknikti. "Kendinize dışarıdan bakın," demişti terapist. "Sanki bir film izler gibi, kendi hikâyenizin başrol oyuncusunu izleyin." Bu teknik, adamın duygusal tepkilerini kontrol etmesine yardımcı oluyordu. Artık olaylara kapılmadan, duygularına esir olmadan, sadece gözlemleyebiliyordu. Akşamın karanlığı şehrin üzerine çökerken, kalabalıktan seslerin uğultuya dönüştüğü, şehrin gözde mekanlarından birine geldi. "VintageCafe" yazıyordu kapının üzerinde, neon bir ışıkla. Şehrin entelektüel kesiminin...