Yapay Zeka Şehirlerin Ruhunu Okuyor: Hız mı, Huzur mu?
Modern şehir hayatının koşuşturmacası içinde kaçımız durup etrafına bakıyor? İstanbul'un kalabalığında bir vapura yetişirken, Ankara'da bir dolmuşa binerken ya da İzmir'in temposunda yürürken yanımızdan geçen yüzleri, bir bankta oturan insanları ne kadar fark ediyoruz? Gözlerimiz genellikle telefon ekranlarına kilitlenmiş, adımlarımız bir sonraki hedefe doğru hızla ilerlerken, şehirlerin yaşayan dokusunu, onun sessiz dinamiklerini gözden kaçırıyoruz. Ancak biz fark etmesek de, birileri bu dokuyu inceliyor: Yapay zeka.
İşte bizim fark edemediğimiz bu ince detayları ve şehrin gizli dinamiklerini, artık makineler bizim için gözlemliyor.
Yale ve Harvard gibi saygın üniversitelerin araştırmacıları, şehirlerin bu gizli ruhunu anlamak için yapay zekayı adeta bir "dijital sosyolog" olarak görevlendirmiştir. Bilgisayarlı görü (computer vision) ve derin öğrenme algoritmalarıyla New York, Boston ve Philadelphia gibi metropollerin kamusal alanlarından alınan binlerce saatlik görüntüyü analiz ettiler. Ortaya çıkan sonuçlar, şehir yaşamının son 50 yılda nasıl radikal bir dönüşüm geçirdiğini gözler önüne sermektedir.
Beton Ormanların Hızlanan Nabzı ve Kaybolan Sohbetler
Peki, yapay zekanın mikroskobu bize ne gösterdi?
Adımlarımız Hızlandı, Oyalanmalarımız Azaldı: 1970'lerden bu yana şehirlerdeki yürüme hızımız %15 artmış. Buna karşılık, kamusal alanlarda bir amacımız olmadan "oyalanma" veya sadece "vakit geçirme" süremiz ise yarı yarıya düşmüş. Sürekli bir yerlere yetişme telaşı içindeyiz.
Sokaklar Artık Birer "Geçiş Koridoru": Eskiden mahalle kültürünün, komşuluk ilişkilerinin ve sosyalleşmenin merkezi olan sokaklar, artık A noktasından B noktasına ulaşmak için kullandığımız birer transit yola dönüşmüştür. İnsanlar sokakları bir "mekan" olarak değil, bir "araç" olarak görmektedir.
Gruplar Küçüldü, Yalnızlık Baki Kaldı: Kamusal alanlarda bir araya gelen, sohbet eden veya birlikte vakit geçiren grupların sayısı belirgin şekilde azalmış. İlginç bir şekilde, yalnız yürüyen insan sayısında ise anlamlı bir değişiklik yok. Yani sosyalleşme azalırken, bireysellik korunuyor. Bu önemli bir detaydır.
Yapay Zeka Sadece Teşhis Koymuyor, Reçete de Sunuyor
Bu analiz, yapay zekanın gücünün sadece sorunu tespit etmekle sınırlı olmadığını gösteriyor. Algoritmalar, bu verileri kullanarak şehirleri yeniden daha "insani" kılacak çözümler de üretebiliyor.
Bu teknolojinin İstanbul, Ankara ve İzmir gibi kendi metropollerimizde kullanıldığını bir an için düşünelim. Örneğin:
Ankara'nın kalbi Kızılay Meydanı'nı ele alalım: Yapay zeka, günün hangi saatinde insan yoğunluğunun nerede arttığını, insanların nerelerde bekleyip nerelerden sadece hızla geçtiğini milimetrik olarak analiz edebilir. Bu veriler sayesinde, meydanın neden sadece bir geçiş noktası olarak kaldığı saptanarak, doğru yerlere yerleştirilecek banklar, gölgelikler veya küçük sanat objeleriyle nasıl keyifli bir sosyal merkeze dönüşebileceğine dair somut öneriler geliştirilebilir.
İstanbul: Metropol denilince aklımıza ilk gelen şehrimiz İstanbul'un tarihi yarımadasındaki yaya akışını analiz ederek, turistlerin ve yerel halkın ezilmeden gezebileceği "nefes alma koridorları" oluşturulabilir.
İzmir: İnsanların kendini özgür hissettikleri Kordon boyunda kişilerin en çok nerede ve ne zaman bir araya geldiği anlaşılarak, sosyalleşmeyi teşvik edecek yeni banklar, etkinlik alanları veya yeşil cepler tasarlanabilir.
Kısacası, yapay zeka destekli kentsel analizler, geleceğin şehirlerini tasarlarken bize eşsiz bir yol haritası sunma potansiyeli taşımaktadır.
Geleceğin Şehirlerine Hangi "Prompt"u Vereceğiz?
İşte tam bu noktada, bir "Prompt Komutanı" olarak sormamız gereken felsefi ve kritik bir soruyla karşı karşıya kalıyoruz:
Yapay zekayı İstanbul'u, Ankara'yı, İzmir'i ya da diğer 78 şehrimizi yeniden tasarlaması için programlarken ona hangi temel komutu vereceğiz? Amacımız, her şeyin en verimli, en hızlı ve en düzenli olduğu, adeta bir makine gibi işleyen "verimlilik odaklı" bir şehir mi? Yoksa insanların birbiriyle bağ kurduğu, yavaşladığı, sanata ve sohbete zaman ayırabildiği, kısacası "insan odaklı" bir yaşam alanı mı?
Karar bizim. Peki siz ne düşünüyorsunuz? Geleceğin şehirlerinde hız mı, yoksa huzur mu tercih edersiniz?
Yorumlar
Yorum Gönder